Avrupa’nın En İyi 5 Cafesi

Yüzyıllar boyunca tüm dünyada cafeler ve barlar yalnızca kahve ve içki içmek için değil, aynı zamanda tarihte iz bırakmış kişilerin buluşma noktası da oldu. Günümüzde çoğunun açık olduğu bu yerlere isterseniz bir göz atalım.

Söylemlere göre dünya tarihine yön veren bir çok karar son 200 yıldır cafelerde alınmış. Bir çok artistin, entelektüelin, yazarın hatta bilim adamının buluşma noktası olan cafeler fikir alışverişine ve yaratıcılığa mekan teşkil etmişlerdir. Cafeler içinde yenilen tatlılar, pastalar, alaminüt yemekler ve tabii içilen kahveler, hafif ve sert içkiler arasında tarihte iz bırakan fikir ve projeler doğmuştur. Bir sonraki seyahatinizde hem düşüncelerinizi hem de damak zevkinizi geliştirmek istiyorsanız cafeler mutlak uğramanız gereken yerlerden biridir.

Cafe Els Quatre Gats – Barcelona 

Barcelona’nın bu ikonik cafesi 1897 yılında açıldı. 1903 de kısa bir süre için kapanana kadar şehrin kültür ve artistik hayatının merkezi oldu. Modernist Casa Marti binasının girişinde yer alan Els Quatre Gats Paris’te ki Le Chat Noir’den esinlenmiştir. Bohem bir atmosfer içinde yemek ve içki servisi yapılmaktadır.

Cafenin duvarında modernizimin önde gelen ressamlarından Ramon Casas’ın yaptığı Cafe Els Quatre Gats’ın sahibi Pere Romeu’nun tandem bisiklete binerken tasvir edildiği tablosu bulunmaktadır.

Cafe Municipal House – Prag

Prag cafeler şehridir. Böyle olunca cafeler arasında bir seçim yapmak hayli zorlaşıyor. Buna rağmen Art Nouveau tarzında mimariye sahip Cafe Municipal House’ın en tanınmış ve en iyi cafe olarak seçilmesi yanlış olmaz. Bunun sebeplerinden biri de Alfons Mucha ve Jan Preisler gibi çağının en seçkin mimarları tarafından tasarlanmasıdır.

Bir çok tarihi cafede olduğu gibi Cafe Municipal House altın çağında devrin en ünlü artistlerine ve fikir adamlarına ev sahipliği yapmıştır. Günümüzde daha çok turistlerin uğrak yeri olan cafede şairlerle bir arada olmasanız bile, Cafe Municipal House başlı başına bir şiirdir.

Café Gijón – Madrid 

Madrid’in merkezinde, Paseo de Recoletos Bulvarı’nda ki Café Gijon’un kuruluş tarihi 1888.
Bu mütevazı cafe İspanya iç savaşı sırasında ülkenin geleceğinin konuşulduğu önemli kişileri barındıran bir cafe oldu. Bu kişiler arasında Valle Inclan, şair ve oyun yazarı Frederico Garcia Lorca, filozof Ortegay Gasset ve daha bir çok fikir adamı bulunmaktaydı.

Bugün de Café Gijon kültürel ve entelektüel çizgisini korumaktadır. İster dışarda terasta ister içeride salonda bir şeyler içerek bu tarihi önemi olan cafenin tadını çıkarmanızı öneririz.

Madrid’ten Barcelona’ya tren biletiniz varsa, trene binmeden sabah kahvesi için mutlaka Café Gijon’a uğrayın. Pişman olmazsınız.

New York Café –  Budapeşte

Budapeşte’de Hotel Boscolo’nun girişindeki New York Café geniş ve lüks tasarımıyla görülmesi elzem olan bir cafedir. Bir çok kişi tarafından dünyanın en güzel cafelerinden biri olarak tanımlanır. Macar çikolatası ve çeşitli lezzetlerdeki pastaları ile meşhurdur.

Bu kadar gösterişli bir cafede kahvenizi yudumlamak size pahalıya patlayabilir ancak dekorunu görmek ve içinde bulunacağınız atmosferi hissetmek buna değer.

Café Cuillier – Paris

Paris’te cafeden bol bir şey yok. Bunu herkes biliyor. Café kelimesini Fransızlar bulduğundan zaten neredeyse tüm cafelerin güzel olması lazım. Café Cuillier Monmartre’ın tam göbeğindeki ilginç bir sokak olan Rue Yvonne le Tac’da yer almakta. Sacré Couer’e yürüyerek bir kaç dakika mesafede.

Vitrininde lezzetli Fransız pastalarının görüntüsü ağız sulandırıcı. Antep fıstıklı küçük kekleri tatmanızı tavsiye ederiz. Kahve çeşitleri fazla değil ama çok kaliteli. Oui, oui!